Popüler Yayınlar

10 Aralık 2016 Cumartesi

Son Mektup OlmasınDI

En sonunda sen de gittin,
Her gidenin ardından tutunulan yegane dost,
Kimse anlamasın diye dost, şşşşt..
Aslolan aşk,sevgili,aile,gündüz ve dolunay..

İlk gördüğüm kedi patisi büyüklüğünde kalp,
İlk içilen kahvem..
Görünmezin elçisi, yudumum..
Hazırlanan mezelerin hepsi helal..Sakiye hasret.

N'aparsın ki yokluğun kavşağından dönerken,sarı ışıklarda..
Terliksiz basılan taş zeminim artık.
Ben; soğukluğun anlamıyım sende.
Sen; deniz kenarındaki bira..Ter..
Yatağın sıcak yanı..Tamamı..
Ben, ben nevresimsiz de yatarım,merak etme..

Her kavuşma vals, her gidiş: hiç gitmemiştik ki..
Gelememiştik de, gelinmemişti aslında..
Aslında konunun gelmek ve gitmekle ilgisi de hiç olmadı..
Biz her an dünyayı unuttuk, eylemleri, fiilleri, insanları..
İnsan değilim..Yaradana inanan sana,inandım..
Gerisiyle de hiç ilgilenmem..Hepsi bu. Sen yani, tamamı..

Haplar beni yok ediyor..
Damarlarımın küçüldüğünü hissediyorum.
İlaçlardan değil, yoksun ki nasıl kilo alayım..
Yatakhanelerden sonraki tek lezzetsin..
Ağız tadın hiç bozulmasın, öğretenin yüreğine sağlık..

Sen gideli çok olmadı aslında.
Henüz ay yörüngede yeteri kadar dönmedi bile..
Çok uzun geldi..En az 3 metre..
Hep bir bakış mesafeli olmanı nasıl unutayım çocuk..
Ağzın açık uyumanı unutmam ki.
Son uykuymuş, senin yanımda,benim dünyada..
Gidilemeyen herşeyin son hayali.
Mektubun sonu hüzünlü olur.
Bende herşeyin neşesisin, sen çiçekleri kıskandıran..

"Sen" biraz anlam içeren bir yoldur, "biz" yeterince anlamlıdır.
Dengeli her insanın deli olduğu da kabullenilebilir.
Yağmurun ıslatmak için mi ağlatmak için yağdığı muallak.
Sen gitme de gerisini konuşuruz.
Haydi,
Bekliyorum..


24 Kasım 2016 Perşembe

Boşluksuz..


















Müziğin ritmindeki karmaşa sana, 
Dans ben, 
Sözler sana,
Gözler ben..
Reglinin karnına baskısı sana, 
Rakıdaki koku ben, 
Binlerce şiir sana,
Kelimeler ben,
İçinden geleni haykırmak sana,
Aşk deyip susmak ben, 
Gidilmemiş her dünya toprağı sana,
Hayaller ben,
Gökyüzü sana,
Toprak ben,
Kedileri seven sana,
Neyzen ben..
Aşkın sesi sana, 
Onu üflemek ben..
Üzgünüm demek sana,
Üzgün olan ben.
Herşeyde var olan sen,
Yok edilen ben.
Aşkın baygınlığıyla meşk etmek sana,
Gayb olan ben.
Hakkaniyete sığınan sana,
Garip olan ben.
Okyanuslar sana,
Karadeniz ben.
Nefes sana,
Kısık sesler, yutulan her harf ben.
Herşey senin.
Hiç ben.
Ney üflerim ben. 
Şiir filan yazarım, okumam tekrardan ama..
Velosipetim de var. Kafama eserim o yerindeyse, basar mahalle bakkalına giderim.
Dönerim erkenden eve..Ne yapsaydım. Nevresimlerdeki kokunu terk mi etseydim. ?
Bana yapılabilecek şeyler söyle!
Hayatımı kaplayan kokun, zıkkımın köküyle nasıl bir meşki diyar ediyor gayb diyarından.
Geveziliğin lüzumu yok. 
Ondan Lüzumsuz olduk her bir ferdin hayatında.
Yok bize yaradandan başka yaranan.
Dönüp dolaşırız türetildiğimiz balçığa..
Ne diyorduk?! Ağla gönlüm..ağla ağla..
Dur dur dur büyümek yok yahu..
Hem yok hem var..
Oturuşur öyle bir ağlaşırız ki kıskanır kahkahalar..
Ya hu..ya huuu..
Bu dünya kalmak için değil, yanmak içinmiş..

23 Kasım 2016 Çarşamba

Saklı Nefes




















Beklersin; çocuğun şeker pamuklarına hayranlığıyla..
Kadehindeki peynir parçasıyla, sabır nemlendirirken alnında.
Tek nokta - değer - dedirtir seni masanda, bekletir..
Nice mezarlıklarda Lüzumsuz adamlar yatarken..
Sen beklediğin gelmemişçesine kadehi dolaba kaldırırsın..
Beklemenin sabrıdır sufiliğimiz. Yoksa neden dönelim boşlukta?!
Merak etmezsin, üstümüzdeki tennuremizi, sikkemizi, siyah hırkamızı..
Mananın maddeden ağır olduğunun kanıtıdır üflememiz. Dinle!

Garibin Ruhuna diye okunan her mezar taşıdır adımız..
Duamız avuç içlerindeki Hüve-l Baki..
Senin her gelişin başkasının itişidir unutma..
Gönlünün kokusu sinmiş sanırsın, başkasının kokusuyla karışmadıysa..
Ya karıştıysa..
Çay'ı karıştırması bile güzeldi.

Şekeri sevmez ama çay'a da sormaz derdin ne diye.
Ateşlerde demlenen çayın,
Soğuduğunda acılaşmasını merak etmez Havva kızı..
Beni, Bizi, Sizi..Etmez merak..
Şikayet de etmez..

Herkesin kabuğu tek kişiliktir.
Ne sığabilirsin ne kırabilirsin.
Üfle?!
Nefesinin içine gir de üfle..
Kabuğun, yuvamdır. Girer girer sığınırım,
Yer varsa gelir,
Yoksa dert edinir,
Ölür ölür dirilirim.
Sen şimdi uyu ve dinlen.
Ruhuna sağlık, bedenine afiyet,
Bana aşk..
Hoşçakal.







19 Kasım 2016 Cumartesi

Gök-Yüzü















Yer-yüzü..
Yeryüzünün eşsiz bataklığına inat;
Gökyüzünün sonsuzluğusun..
Hatta bulutlar senin gamzelerin..

Sancılarla uyandım yine, gerçi hiç uyumadım ki..
Sırt ağrılarımı geçirmeyen ama acılarıma iyi gelen kurabiyeler yapsaydın keşke..
Hala yapamıyor musun, tarçınlı havuçlu kekleri?
Seninle aynı mutfakta sarılarak yemek yapmalıyız..

Kokteyller hazırlasak da, sen şekeri eritemezsin..öğrenemedin..
Midemiz de bulansa, böğrümüz de yansa, vicdanımız da sızlasa..
Seninle karşılıklı iki tek de atsak..
Kusmaya yine tek başına gideceğiz..iki kişi içsek de..
Demem şu ki..
Derviş de olsak, şukela da, vahdeti vucut da,
Gönlümü çaldın, ses etmedim..
Mesafelerden bahsediyorsun, karısı ölen adam ona aşkla bağlıyken hala..
Ayıp değilse de ayıplarım..

Gökyüzüsün..
Göğün tek yüzü..
Bulutlar gamzen, fırtınalar tutkun, yağmur huzur..
Ben neyinim,o muallak..
Muallak, muadil müezzinin müderrislerle mütemadiyen mübalağasıysa madem..
Eksiğimsin,
Onca gereksiz kelime içerisinde tek gerekli olansın..
Gönlüm, koltuğum, yatağım, gamzelerim boş..

Yer-yüzü
Zeminin kayganlığında hareket ettirilen kelimeler.
Gök-yüzünün sonsuzluğuna bırakıldı..
Araftaki biz gariplerin seçebildiği bağzı kelimeleri de sen oluşturdun işte..
Meselenin başlangıcı-sonu bundan ibaretti..
Biz konuyu yerden göğe yanlış anlamışız,
Eksiği bize, fazlası size..

Ve sen hala okuyorsun..
Hiç bitmeyen, başlanmayan, yazılmayan,
İç sesle yüreğine bağışlanan cümle partiküllerini okuyorsun..
Hee, unutmadan..
Unutursan adımı..bir adım da gelir, fısıldarım..
Balığım ben..
Sudaki şeklim işte buradan gelir..
Gökten yere yağan suyun adıyım..




11 Kasım 2016 Cuma

Anne ben görmemiştimDi..













Fütursuz laflara aldırış etme çocuk,
Belli ki sen de herkesin görmediği birşey var..
Alışma, alıştırma,
Belli ki sen de itilenlerdensin - İtsinlerDİ*
Göklerden in de, biraz konuşalım.
Umutlanma, umudunu sustur..
Hayallere kalp masajı yapmayı bırak,
Galataya hasret deniz kenarından ırak,
Şöylesi mangalsız bir canpare yeşillikte..
Bırakılan herkese ters, herkesin görmediği birşey olsun içimiz..
Dibimiz çamur, avucumuz çamur, gönlümüz kuru ot yığını,
Kalpten eser yok.
Gerçi ülkede bırakılan tüm eserler çalınırDI. Örf ve adetler.!
Beynimiz, ciğerimiz yağmalandı be çocuk.
Her gelen daha sert tekmeledi pati büyüklüğündeki gönlümüzü..
Siktir et diye diye unutulur sandımDI,
Herkesin görmediği birşey vardı..
Herkes görmüş, ben geç kalanlardanmışım..
Gereksiz sıra beklemişiz ahir zamanda.
Görmediğimi görmemişDİ..
Yolculuklar içimize doğru başlamalı..
Daha yağmurlar başlamadı,
Hayaller toprağa akmadı, üstü örtülmedi.
Kaburgalarımız kalbimizi örter de ben sana örtü olmaz mıyım?
OlmazmışDI..

5 Ekim 2016 Çarşamba

Laika













Melankoli..**
Kişinin kendini bulma hali..
Kimine göre kendini kaybetme..
Nerede bulunup nerede kaybedildiğine dair çeşitli rivayetler hep dolandı..
Şehir efsaneleri işte..inanmayın..

Birine şiirler, kasideler döşenmesi ne hissiyatlı iştir ey Tanrım..
Kelimelere takılmayalım.
Mevla-İbranice, Rab-Farsca, Allah-Arapça ise;
Tanrım diyeni sopalamak neden ola ki?

Artık yeni şiirler yazılmalı eskilere saygıyla..
Kadının saçları Cemal Süreyya olmalı, 
Uç.!! denebilmeli martılara inat..
Gözleri Sebahattin Ali olmalı,
Yeni nesillerin ötesi görebilmeli en derin manasını..
Şeyh Sadi Şirazi olmalı dudakları..
Doğudan batıya o ıslaklığı getirmeli..
Getirseydi..İyi söyledin Laika!

Kiminin melankolisi sol ellerine bulaşan kedinin gri tüyleriyken,
Kiminde sağ elindeki kadehi.
Bazen karanlık bir hanedeki tek aydınlatılan bölüm kayrolanın herbir yanı.
Ucuz ampüllerin renklendirdiği "fotoğraflar"
Bize göreyse gayrimüslimlerin kullandığı "pain"

Öpüşelim mi..
Kışa kalmadan, sonbaharda..
Melankolide..








27 Ağustos 2016 Cumartesi

Cesaretlenin..!!
















Yaratıcı eğer vucudunuza cesaret değil de kan verdiyse, 
O kalbi birayla pompalamak gerekir,
Zira, bir miktar bira herşeyi değiştirebilir.
Cesaret Lenin, cesaret..


Yalın bir ironi : Yalın-ızlık..



















Yalın ve ıslık..
Eli cebinde üzerinden dökülen eşofmanla gezenti bir tip..
Alkolün damarlardaki hızlı ilerleyişine inat,
Bizimkinin kafası bir o kadar yavaş.
Ağzında cigara, sırtında çalgısı..Islık tatlı, dudak ıslak..
Önünde çengisi..Yani adımlara yetişememe eringeçliği.
Acelesi olmayan ve doğduğuna pişman ayaklar..
En sevilen sözcük güne göre değişsse de, bugünlük ayakkabı.
Sadelikten yana, özgün ve basit. "Simple" işte sizin anlayacağınız.

Sade bir yaşamın senfonisinın tınıları tıngırdatır kömürdeki cezveyi.
7 kişinin 14'e böldüğü yudumları..
Misafir, musafirdir, ksenostur, yolcudur, seyyahtır.
Uzun yola giden, dönmeye çalışmayandır aslında.
Yudumların kalanı onlaradır. Toprağı sulamak yeter.
Öyledir hep, öyle derler, duyarız.
Biz duymasak da, biliriz, Görmesek de tahayyül ederiz.
Edebildiğimizi varsayarız, edebimizle-edepsizliği yazarız.
Balığız işte, üzülmemesi gereken - en gereken adamlarız.
Yoksa kim üzülür bunca ölüme, öldürüşe, olduruşa, olgunluğa, olanca tekdüzeliğe ve hiç..
Hayat: yapılan planların dışında gelişen tüm kurgulardır.
Kurmaya çalışılan saatlerin aksine, hayat! kurulamaz.
Hey hat..
Caka satmak bir yana, ağızda mırıldanır günün sözü.
''Yalnız adamın sahibi olmaz.''
Bu da bizden olsun. Hemde ücretsiz, edininiz.

"Onların boş lafları olamaz benim işim..
Satacak değilim ki niçin övecekmişim."

ve öylesine..hiç..

11 Ağustos 2016 Perşembe

9 Ağustos 2016 Salı

Lüzumsuz Adamlar ve Kedili Kadınlar..






















Bende beni alıp giden kadın size neler yapar bi düşünün?
Düşünemediniz değil mi? Ben de böyleydim..
5 ülkede 17 şehir değiştirip 27 ülkenin ücra köşelerinde gezmezden önce..
Kayboldum. Kayıp olan her TV kumandası gibi..
Bulundum sonrasında, ücranın icra mahkemelerinde..Yargılandım sessizce..
Bakışlar rahatsız eder, intihara meyilli insanları..
Dönmüyor geri diye şarkı söyleyenim de olmadı ayrıca,

Sıralamayı bozmayın..Rakı, su, şalgam..
O kokuyu içine çekince değişir..Su, şalgam, rakı..
Bir önceki cümlede ne yazdığın bile unutulur. Telef olur harfler..
Yerimizi yadırgamamız bundandır belki..unutuyoruz nerede olduğumuzu..
Yaradanın üflediği ruhların huzursuzluğu..Anlamayan için..
Şehirler batar ruhumuzun mabad kısmına, göçmek isteriz her bir ebabil kuşu gibi..
Gerçi ebabil kuşları da göçmez, görmez, göstermez kendilerini..ölür uçarken aşkından..
Bizim gibi hiçler dile getirsin diyedir belki, yaradana bir sofu sorsun, bizi anımsamayabilir..
Gerçi hiç yoktan vardır..Güzel cümle..Yaradan yaratmış. Biz ölelim..

En iyi yaptığımız şeydir tankların önüne yatmak..
Ya da sevgisizlikten nefessizliği beklemek..
Uğruna ölünecek çok şey var.
Sevdik abi..N'apmalı..Gökkuşağı olamayız ya..
Gökyüzü olabiliriz belki. Denemeli kanatlandıranla birlikte..

Aynı şarkıyı kasetin iki yüzüne çekip heryerde dinleyen nesilleriz..
Biz gerekirse gökkuşağının her rengine gireriz..Uçurtma yeterki bizimle olsun..
Martılara çarpmasın yeter..
Rakı dudaktan aksın ama halıya değil..
O'nun bastığı yer berekettir..Zinhar haramın yeri yoktur..

Bir nefeslik canımız var, halen anlatmaya, anlamlandırmaya çalışıyoruz..
Bizim gibi kuş beyinlilerin haddine mı?
Had, sınırı aşmak değil, sınırı öteleyip zorlayarak mücadele etmekse eğer,
Biz yaradılmışların aksine, o çıtayı kırdık.!! Gebergaha ulaştık.
Yokluk ve varlığın velisi olmak isteyişimiz bundan mıdır ey halife?
Akıl verenimiz yokki aklımızı s..ken kadar.
Aklımızı kaybedeli de 31 yıl zaten oldu..
Bu dünyada yaşayabilmek için ya deli olmak lazım ya da hiç yaşamamış olmak..

Seni her tanıdığımda eksiliyorum..
Her karakterinde ben çoğalıyorum..
Çok fazla ruh barındırırken içinde, ben neden dışındayım..Yüzeyinde..?
Dövmenin iğnesinin girdiği her acıya ben kefilim..
Oradaydım..
Ruhuna işleyen dövmenin yarası da benim, yara bandı da..

Hadi uyuyalım geç oldu..
Söz çok, sen yoksun..
Manasız..Bekleriz..
Neydi? Hiç, yoktan vardı.
Selam ve muhabbetle..
Ve aşk..!


27 Temmuz 2016 Çarşamba

Viya!
















Seni çok fazla seviyor olabilirim..
Zaten bu sevginin de bu hayatla pek ilgisi yok.
Benim de hiç olmadı, olmasını da istemedim, konu da zaten bu değil.
Ne istiyorsun, ne istiyoruz, niye varız?

Bir ilişkiye ara verilmek istenirse, derhal uzaklaşın oradan..
Zira lüzumsuz adamlarla, kedili kadınların ilişkilerinde verilecek aralar yoktur.
Cennet, cehennem olabilir.
Sıcak, ateş, buz olabilir.
Gündüz, güpegündüz, gün ve gece olabilir.
Ara ; sevişmeye verilebilir. Tek ve gerçek manasıyla.
Çünkü tutku insanı yorabilir.

Rahatsız etmeyin!
Rahatsız insanları rahatsız etmeyin, zira onların tek bacakları aksaktır.
Onlar tüm dertlerini içlerinde biriktirdikçe, boğazlarına kadar dolu rakı tadıyla dolanırlar.
Lüzum ; gerek görünenin aksine olması gerekenin dışında gerçekleşir.
Bu yüzden ellemeyin, dokunmayın. Rakı ve tekilayı karıştırmalarına izin verin.
Ve lavaboda ciğerleri sökülürken, onlara kağıt havlu uzatın,.

Aşk, üzerine yazılanları görmezden gelemedik.
Şimdi biraz da Milla's dream dinlesek.
Ama birlikte..
Neyse ki cebimizde rakı alacak paramız var.
Hayatın yorgunluklarını, küskünlüklerini unutacaksak.
Pamuk ellerini, pamuktan yüreğine at da kuralım soframızı.
Ağız tadınla, ağız tadım bir olsun.
Gerisi zaten darbecilerin işi.
Başlayalım mı yelken açmaya, Kaptan?
Ver emri, Viya, viya, viya!!




12 Temmuz 2016 Salı

4 mevsim

Memleketimde 4 mevsim yaşanırken,
Sende 4 mevsim kış..
Bisiklet tekerinde tepetaklak hayatlar bi yana,
Kaz dağlarının eğrilerinde bükülen bizler..
Kayboluşçu, varoluşçu, rasyonalist, kuantumcular..
Mevleviler..
Rüyaların yapıldığı hammaddeden yapılan varlıklar..
Gözleri şehvete, vicdana, havva kızına takılan üsturupsuz adam.
Evimiz..Hanemiz..Mahremim..
Sen evin her yerine dök saçlarını, salınarak yürü..
Saçlarını benim için aç, bırak dökülsün..
Ben toplarım. 

27 Haziran 2016 Pazartesi

Einstein'ın Yalnızlık İzafiyet Teoremi.
















Ne yapsan da geçmez yalnızlık hissi.
Yazsan da çizsen de, içsen de, ölsen de yanlız ölürsün, pardon yalnız.
Yalnızlığın ortasında ayakta dikilmiş ve dikkat çeken kocaman bir "L" harfi gibi.
Yalınayak, başıkabak kavak ağaçları.
Bizim gibi gezentilerin toprağa dikilmiş halleridir o harf, hepsi bu.

Büyütülecek bir durum değil.
Büyüyücek kadar zaten akıllanmadık.
Akıllı olacak kadar okumadık.
Çok okuyabilecek bir kütüphanemiz de zaten hiç olmadı.

Parmaklarım kaleme, dilim mürekkep tadına aç!
Sen hala yazmadın son 11 dakikadır.
11 içindeki dikilen iki yalnız rakam da cabası.
Her yerde yalnızlığı bize anımsatan sokak satıcıları gibi, mazbut, kadirşinas..

Geçenlerde uçakta yalnızlığa uçtuğumuz bir dönemde Einstein'ın son sözleri..
KAHKAHALARLA, (Pardon ben gülemem, en azından 31 yıldır.)
Tebessüm ve beyin duvarlarıma çarpıp durma hali..(4.hal)
" Sevgili Gökoğuz, ikimizin çalışmaları birbirine çok benziyor, ama senin çalışmanın ne olduğunu pek anlayamadım"
Ne bu şimdi?
Einstein'a sevgilerimle..ve gülücük..(Gülüyor)


24 Haziran 2016 Cuma

Yalnızlık Manifestosu












Güzel birşeyler dilemek mi?
Dilek de , güzellik de sendin.
Bana kalmadın..
Gittin.
Git.
Ben bira içmek için buradayım.

Yaşamda kalabilmek için birkaç kez ölmek gerekir, amma hoş!
İşte, insanı sevebilmek için de hiç tanımamış olmak gerekir.
Ben ya bütün dünyayı istedim, ya hiç birşeyi.
Neyseki hala biraz biram var.
Demekki bir şansım daha var olabilir..
Biram ya kalmazsa? kalmadı..
Sen de kalmadın, gittin..

İyi miyim?
İyiydim..Vazgeçtim, değilim..
Kemiklerim kırılıyor,
Ruh acısı işte.
Sen olsan bişeyim kalmazdı ama,
Kalmadın.

23 Haziran 2016 Perşembe

Tanrıçaların peşinde koştuğu Kadın..














Kıskançlık damarlarımızın basınca dayanamadığı bunaltıcı günlerin serinleticisi..
Sabırsız günlerin, ardı ardına boy gösterdiği küçük öyküler..
Arjantin kasabalarındaki renkli araflardan izlenen tek göz odalar..
Lüzum var mı bunca his ve anıya, yoktur eminim..
Bizler, Romalılardan, Orhun yazıtlarından, Şeyh Sadi Şirazi'den aşkı öğrenen yeni yetmeler..
Öğrenemiyoruz, daralıyoruz, bekleyemiyoruz. Halbuki her otobüs durağının üstü kapalı.
Ve her yerde yazıyor bu illet hastalık..Çaresizliğin kısırdöngüsü..
Başa sarmaktansa sondan başa ilermeyi öğrendiğimiz hayat da cabası..

Binlerce güzel kadının milyonlarca yağız hayranlığına kayıtsız kalamayız da,
Kaydedilmeyen hafızalara senin o bakışlarını saklayabiliriz, ne dersin?
Kaybedilen onca ruhun, eskimiş, kullanılmayarak en dibe çökmüş hali..
İstediğimiz o işte..Tam ortadaki.
Mahiyetinde kadıncıklar barındıran, barınak altındaki sofamızda..

Şarabın da, çayın da içindeki kan renginin suyla birleşmesi gibi o ruh..
Melankolinin, meyan kökü ve bir kelamla 8. hal aldığı gerçeğindeki ruhun.
Gizlediğimiz karakterin sende halden hale girmesi de asıl lüzumsuzu..
Lüzum; çarşıdaki dolanan ruhun aksine içindeki ruhu çekip bedenine oturtmaya çalışmak ise,
Direnme artık..
Zamanı bırak..İyi ya da kötü o bizsiz de dönecektir.
Zaten doğru zamanda kaybolmuş insan görülmüş şey mi hiç?
Kollarını ve dudaklarını aç ki, yerleşsin soyutlanmış dünyamızdaki her damlaya.
Molyerden, Mevlana'ya öğüt veren tüm dostlara selam,
Sana aşk..

Hasretle..Gökoğuz..



17 Haziran 2016 Cuma

Hüsran Vol. 31 Years

















Kadınların soylu tavırları bizleri saray palyaçosu yapıyorsa 
Kabahat kimin? ( Bakınız Kabahatler Kanunu)-5326
Karşıdan emirler yağdırıp şuh kahkahalar atanın mı,
Suratındaki sırıtışla bunu kabul edende mi?

Her yolun sonu belirsiz, 
Her yol Bağdat..
Geri kalmış medeniyetlerdeki kadın tavırları gibi, 
Dünya kadınlarımızın kontesliği..

Elden tutup dünyayı tekrar fır döndürecek bir el?
O dünyalar Lut kavmiyle sonlandı değil mi?
Ya da Hz Adem ile birlikte..emin değilim..
Yaşantı yok, nefes yok, su bile yok iliklerde..

Ne yapmalı?
Ya içelim ki çenemiz düşsün..
Ya susalım da, anlamış bu desinler..
Ya da küfür edelim dünya ırkındaki her bir şahısa..
Külliyen yalan..Ben öyle şey yapmam..
Hem vallahi hem billahi..

Her nesilde anlamamız için indirilen kitap..
Her asıra gelen bir alim..
Global Optimize bilmem ne mekanizması..
Eyyy Kuantumcular, Hegelciler..
Ne hala yaradanı bulabildiniz 180milyar yıldır..
Ne de kadının sırrını çözebildiniz. 
Deliren onca insana yazık değil mi? Münafıklar..

Adaletsiz yaradılışa bir de bu mu eklendi?
Kıvrımların anlamını yitirdiği bu Ramazan, Şaban ya da Gökoğuz aylarında bizler çözümsüzüz.
Çözümlenemeyen, çözümsenmeyen, çözümü mutlak sır olan bu gizil süreç.!
Yordun bizi hadi siktir git artık da adam gibi ölelim..
"Yaşatmayan Yaradan öldürüyor işte" diye nameler yazacağımıza,
"Öldürmeyen acı güçlendiriyor" demek de nesiymiş? ( Bakınız Niçe)
It's Bullshit..
Kaçtım. Kib, bye


13 Haziran 2016 Pazartesi

Gökkuşağıyım ben.

















İç acır, iç yanar, iç paramparça olur da,
Yine susar.
Kadınların her tepkisinde yere serilen milyonlarca erkek ceseti..
Her kadın suretinin büyüsündeki biz erkekler!
Yaradılmışların en düşük mertebesi, en süprüntü malzemesi..
Yaratılanların gözdeleri..Akıl hocaları, saçları güzel olanları..
Bir bakışıyla yere seren güç..milyonlarca beyin..
Ahlaklısı hoş sözüyle,
Edepsizi güzel bakışıyla,
Sadık olanı bir öpücüğüyle,
Vurdumduymazı küçücük kahkahasıyla,
Yaşlısı el öptürerek öldürüyor da bizler hep susuyoruz.!

Haksa hak, adetlerindeki kanlar, doğurganlıklarındaki sancılar..
Hepsi hak..
Akıl oyunlarının en üstü..Dünya müfrezesinin ince topuklu komutanları..
Bir emriyle dünyaları yıkabilecek doğmamışların en üst akıllıları..
Susmamızın tek sebebi..Susturulan, susatılan, ölüme aç susuzluk..
Kıtlık..

His mi? İnanma..Aptallık et, inan..İnandıracaklar..
Bizler, ilk yaradılanlar..Hep inandık..Tanrıya, yarattığı kadına..İlme, dine..
Söylenene, görülene..Nefesimizi nefsle kesene..adı nefise olana..
Doğurdukları her bir erkek çocuğunun basiretiyle artan sancılar..Belki hak..
Dünyanın ritimsizliğine orkestra olan doğanlar..oğlanlar..
Tanrının yarattığı dünyayı döndüren kadınlar..Evimizi, kütüphanemizi..
Dünyamızı döndürenler..
Semaya ulaştıranlar..
Semayla, deryayla bizleri buluşturanlar..
Bizi gökyüzünde, denizde, toprakta boğup yapayalnız bırakanlar..

Her sarılan tütünün yegane sebepleri..
Armağanların, tutkuların, oğulların tek sebebi..
Meksikadaki bir agavenin tek iğnesi..
Bize verilen acının edebi gayesi..
Gidiş..Gittin..Tüm kadınlar gider..Kadınlar..
Erkeklere üzülmeyi bile öğreten güzel kadınlar..

Çocukluğumu istiyorum..
Oğlanın cinsiyetten çıkıp sadece çocuk olduğu eski milatlar..
Hislerimiz taşıyor. Kalabalık heryer..
Feminist, hümanist, antisemitist, rasyonalist olmadığımız anne karnındaki toyluğumuz..
Velosipetimize pasta cila atıp cadillac sandığımız, sanrılarla dolu, ama meteliksiz mutluluklar.
Çok oldu mu sahi bunlardan geçeli?

Ben çocukluğumu istiyorum..
Kadınların sadece anne olduğu..Sevişmenin, adet olunmanın boktanlığını bilmediğimiz..
Kadınlarımızın 86. kocası olduğumuz bu günlerde..
Kolera günlerindeki aşka ne oldu?

Öksürmenin tek bir mendildeki kana karıştığı..
Yatak çarşaflarının sadece iki çıplaklıktaki terle nemlendiği temiz çarşaflar..
Kadınımın ıslaklığı..Erkeğin erlik suyundaki bağlılık..
Kalmadı değil mi öylesi aşklar..Boşver..
Paramparça aşklar ve köpeklerin aslında aşkın köpeklik olduğunu anlattığı eski dolgun gözyaşlı filmler.
Müzeleşmiş, rafa kalkmış, soyut ruhlar..
Bağlılığın iş, güç, oda dolusu para ve meşakatten geçtiği ölümlü günler..

Bizler gidiyoruz..
7 uyurların yüzyıllarca gizlendiği o küçük mağara..evimizdir bizim..
Bizler..Güzel sevenler..Saç telinin kokusunu ömrü billah içinde saklayanlar..
İntihara meyilli güzel adamlar..
Lüzumsuz denen küllüklerde doğani kadehlerde boğulan sessiz ama derin adamlar..
Denizlerin, derya olduğu vakitlerde gördüğümüz o küçük inlerimize gidiyoruz.
Cinsiyetsiz, kimliksiz..tanınmanın, tanışmanın mümkün olmadığı sessiz gökkuşağının altına..

Yağmurdan önce başlayan aşkların, yağmurla harmanlanması..
O ilk öpücüklerin sebebi olan ben..
Gökkuşağıyım..
Yağmurun, kadınımın ıslaklığı..
Hepsi susuzluk bana..
Sustum..
Gökkubbenin Berikası..Arafı..Otağıyım ben..
Gökkuşağındaki bir rengim ben..
Hepsi sana ait olan..sadece tek bir renk..
Su rengi..


17 Nisan 2016 Pazar

Ağız Tadım















Kadınlar ağlamasın..
Erkekler hiç ağlamasın soyutlanmış her bir hayatta..Bize düşen bu..
Sigaranın parmak uçlarımızı yaktığı ana kadar soyutlanan hayat..
Rakımızın yarıya kadar değil yaraya kadar olduğu yaradılmış hayat..
İşte biz; yaşayan insanları, yalayan insanlardan ayıran ölçüttür bu hayat.

Derinliğimizi, aşkımızı, hasretimizi sorgulayan fütursuz cisimler.
Benim ağız tadımdır alkol..
Kabuk bağlamayan anne hasretinin aşkımızla harmanı..
Çektikçe ciğerlerimizden, çiğerparemizden süzülen zifir ziffafı..
Sorgulama, sev..Saçlarının kokusuna 31 yıldır doyamasam da.

Yatağın sol kısmı soğuk, göğüsümüzün aksine..
Tezatlıktır ağız tadımız..
Göz, kulağın aksine hareket ediyorsa yaradana sor!
Ben bitek içmesini bilirim, bir de ağız dolusu ağlamasını..
Kusmadan geçirdiğim yıllara inat kovalar dolusu içme isteğim..
Sev..

Hayatımızın sensiz yarım kalmasına inat..
Bu yazı yarım kalsın..
Gölge etmesin kimse, 
Ağız dolusu küfür alsın, 
Ağız tadım, gün ışığım benden bana hediye kalsın.
Gerisi tırıvırı ve tirilaylaylay ve benzeri bir sürü saçmalık..




3 Nisan 2016 Pazar

Hiç Erkek Adam Sesli Ağlar Mı?




















Bana kendimi eksik hissettiren kadın, ey varlık!
Üşünen yerlerde beni ara..üşütmeden.
Kaybolduğunda ilk gördüğün olayım..Bak!
Hep sen mi ağladın sanarsın? Yanılma..
Erkeklik sanarız sessiz ağlamasını, o kadar..

Yine karanlık olacak, yine uyanacağız yalnızlığa..
Kalp acısıyla, böğür yangınıyla, paramparça..
Aşkların ve köpeklerin vurdumduymazlığıyla, sakince..
Sakinleş..Sakinleşelim, daha sessiz..
Bizim payımıza düşen de bu..erkeklik!

Meşe fıçısındaki zındıkların buzla karışması gibi bir bulanıklık bizimkisi..
Karışamıyoruz topluma, halbuki karmakarışığız..
Yeri gelince aşık..
Tek zenaatimizdir içip içip yazmak, okunmayası yazıları..
Bul, beni bul, alfabenin her harfinde..
Senin için birleşen tüm harflerde ismini gözlerini saçlarını gör..

Göz değdi mi ruh çekilir de bunu yeni nesiller bilmez. 
Bizler! İntihara meyilli güzel adamlar biliriz.
Bizler çok az şeyi biliriz, ama unutulmayacak kadar kazıyarak biliriz. 
Neyin hesabındaki bunca yaradılan..

Ey varlık! uyuştum, hissizim sanma..uyuşturdum bedenimi..
Ruhum hala senin..
Sakallarımı kesmem, senden başkasının dudağı değmesin yanaklarıma..
Omuriliğime işledin, ey sinir sistemim, beni ayakta tutan iskelet..

Yaşattığın herşey benim hayatım!
Ne üstün ne altın var..Sen O'sun.
Ah gözleri ağladıkça küçülen kadın!
Ne de güzelsin..

Problemiz, sorunuz, sıkıntıyız da, başka bir bok değiliz.
Aşktan başka neyiz..
Biz ölümlüler, sadece ölmeyi mi iyi biliriz?
Yoksa sadece yalnız ölmeyi mi..

Şimdi sana ne oluyor genc adam?
Örnek aldığın adama özenme, ölmenin iyisi güzeli olur mu hiç?
Daha zamanın var..Yaşamana bak..
Rüzgarın şekil değiştirmesi gibi,
Dağlardan inip yükselmesi gibi, orantısızdır hayat..

Pipo içen teyze olur da, 
Hiç sesli ağlayan adam olmaz mı?
Unutma..
Kalp acımayınca, göz yaşarmaz..

Tüm kalbimle, Gökoğuz K.


5 Mart 2016 Cumartesi

Basit..












Bir yan ; "Beni gör, beni duy, beni dinle, beni tat.."
Diğer yanın ; " Yalnızlık bir zorunluluk değil, bir tercihtir."
Ruhumuz ; " Her insan bir mucize" derken,
Yaradan ; " Sadece izler ve tebessüm eder, tahayyül eden her bir surete".
İnsanın basitliği işten buradan gelir.


3 Mart 2016 Perşembe

Çok Yaşa Padişahım

31 yaşındaki büyük görünümlü küçük adama yakışacak en güzel şey;
Ya içmektir ya da yazmak..
Ben ikisini de seçtim.
Çok yaşa kudretli Gökoğuz.
Hala ölmedin..

24 Şubat 2016 Çarşamba

Afiyet olsun.

Dün, yine, yeniden, yeni tarifinde yaptığın yemeklerin vardı..
Bugün ısıttığım yemekler..
Bulaşıklarını yıkarken hayatımda olmayacağın artıklar..
Bir tabak ile iki kadeh arasında sıkışan keskin porselenler..
Yaşamın parmağımızdaki kan ve revan hali..
Kalanın yine kendi diyaloglarımız olduğu yeni hayatlar..
Ellerine sağlık,
Afiyet olsun.
Akıllarda tek söz..
"Senin için"
Var ol..

23 Şubat 2016 Salı

Bilmiyorum, bilen anlatsın..













Göz bebeklerindeki buğuları silebilecek bir mendil mümkün müdür?
Yoksa Müdür, mümkün kılan insanları silebilecek akılda mıdır?
Dağılan ilaçların hangisi daha lezzetlidir
Ve yahut lezzet dilin vücudumuzda bıraktığı kıvrımlardan mı ibarettir.
Ben bilmiyorum...
Bilinen, görünen, gizlenen şeylerin vukusu, meydana gelişi benden bağımsız.
Yapana sorun.!
Ben yapmadım..
Ben; Mostar köprüsünden yürümeyi bilirim..
Bir de bazen koşmasını, alkolsüzken..Nadiren..Hiç..
Kravatı boynuna aşağı doğru takmaktansa,
Yukarıya bir yere bağlayıp kendimizi ona asmanın ne de makul olduğunu bilen Ben..
Kadınımın ellerini tutup koşmayalı 30 küsür sene oldu..
Bu senelerin yarısında ben yoktum, yarısında kimse..Diğer yarımız hayatta zaten yoktu.
Susmanın takatimize zeval vermektense;
Nefesimizin boğazımıza tecavüz etmesine itirazı yoksa kimsenin, kimisininkinin..
Hadi Mostar'da koşalım..
Eğriliğine inat..Soluk soluğa..
İki lokmacık nefesi birlikte alıp hiç vermesek,
Verilen onca değeri kazanırcasına..
Susalım..
Öp beni..


7 Ocak 2016 Perşembe

Lüzumsuz adam.

1948'de SAİT FAİK BULMUŞ BU İSMİ..LÜZUMSUZ ADAM..HİÇ OKUMADIM. GÖRMEDİM DE..BUNCA YIL SONRA UYANDIM ZİHİNDE BU İSİMLE..KENDİME LÜZMUNDAN FAZLA LÜZUMSUZ GELEREK..KENDİSİNİ DE ÇOK SEVMEM, GÜZEL UYUSUN...

Aydınlanmanın lüzumsuzluğunda yaşamanın faydası ne olabilir diye düşünerek başlanan kısa bir döngü..
Sessizliğin rahatsızlığında rahatına düşkün olunan koltuklara oturan kocaman mabadlar..
Yaşam ömrünün uzatmaya çalışan yaşlı yandaşlar..Yazık..Ölüm zaten var..
Camlara üflenen solukla parmakların yazdığını avuç içinin kabullenmeyişi..Acımasız..
Çırpınmanın çığlığı, yakarışın dinginliği getirdiği, sokak satıcısı amcanın benden götürdüğü ömrümden bin ömürler..
Kabak kemane, keman - Rakı, şarap - Piyano, garmoşka , yaratan, yaratılan ikilemindeki tekdüze düşünce..
Korkanın anneyi arayışı ve sığınacak ne bir anne, ne bir büzülüp yatacak yatak varlığı..Battaniye huzur..
Dön be çocuk..Semazenler gibi uçuşsun eteklerin..Düşünme var olmayı, boşlukta dönen dünyanın hatırına..
Sev sen de avuçiçlerinin terleye terleye..Utanmadan, usanmadan..
Yaşına, başına bakmadan bin bisiklete, tekerlekli sandalyeye oturmadan önce..
Dort kollu tahta yaradan gemisine binmeden evvel gör..
Kulak ver ruhuma..
Yaradanın benim içime üflediği ruhlardan nasibini alan her insancık zerresini inkar etmeden..
Gönül acımayınca, gözün yaşarmadığı dünyamıza hoş gel..
Hoş geldin kadınım, hoş geldin diyen Nazım'ın hatırına..
Kadının kulağıyla, erkeğin gözüyle sevdiği koskoca dünyaya hoş gel..
Gelen, göçen, göçmek üzere olan, anne karnına düşen milyonlarca ruh hatırına..
Yazık..Köpeklerin koşturduğu küçük çocuğun korkusu ne olacak ?
Boğulmanın kelimesinden ürken bizler için, gece sularında yutkunamayan güzel küçük adamlar..
Bizler..İnsan suretleri..Kulak ver..
Yaradanın içime üflediği bu ses..yalan söylemeyecek kadar yaşlanan bu ses..
Gönül desen, sensiz gönül değil..bokpüsür..
Biz insancıklar senin tanrısal suretine boyun eğmişiz..Dön de bir bak kullarına..Kimler haklı, kimler hakkı..
Off söylenme..Söyle..Senin ağzından çıkan her kelime bizlere nasihat..
Babaya oğul olmayı, oğula adam olmayı öğreten sen..
Gizillerinden kurtul ve çık de ki..
O tek ve birdir..
Kurduğun dünya bize..Mahvıperişan hale getirdiğimiz sana..
Boşluğa bıraktığın dönen hayatlar bize, toparlaması sana..
Sen yücesin..Sen ilimsin..Sen O'sun..Olduran..Öldüren..
Biz senin tek bir suretinin hayaliyle yaşayan ölüler..
Son sözün hep siktir et olduğu dünyaya kulak ver..
Hevesin, harflerin, soluğun manasızlaştığı hayatı daha güzel ne açıklayabilir ki..
Siktir et..



Endişe..

Endişe, bizim gibi küçük insanların ruhlarına gizlenmiş kocaman yüreklerdir
Parfümün dansındaki pancarın gizemi gibi yürekler..
Bizler..Babalar, oğullar, aşıklar, körler, yananlar, el açanlar, diz çökenler..
Dünya nüfusunun yarısını oluşturan bizler.
Yüreğindeki sevgiyle dağları aşıp anasına, sevgilisine, eşine, kızına koşan küçük görünümlü büyük adamlar.
Kanuna karşı gelmek istemeyip, kanun yapıcı olmaya çalışan ve Er'inden başkasını düşlemeyen güzel kıvrımlara sahip eşler.
Sizler..Dünya nüfusunun en az yarısını oluşturanlar sizler..
Bizleri çocuk yaşta adam yapmaya uğraşıp 30'unda sonra insan yapabilen sizler..
Size sığınan yüreklerin zerresindeyiz.
İçinizdeki nefese, küçük soluğunuza muhtaç adamlarız..
Biz kim miyiz?
Dünya nüfusunun yarısına yakınını oluşturan, Babalar ve oğulları..
Var olun..Var ettiğiniz her yaratılanla, var olun..

4 Ocak 2016 Pazartesi

Nefesimi Al Şans.



















Gökyüzünün eşsiz griliğinde
Hayatın boktan şanssızlığında
İnsanoğlunun bu denli insanın oğlu olmadığı zamanlarda
ve benim benden çıkıp sen olduğum süre zarfında
Zamanın ne yersiz
Yerin ne zamansız olduğunu görüp
Görmenin solumanın dışındaki acıları retinasında barındırdığına,
Barınmanın insan kalbinden çok toprak dışında bir yerde olamayacağına,
Olanaksızlıklar sultanının aslında bir at hırsızına benzediğine
Benzemez kimse sana diye yıllarca bağırınıp dururken aslında kimsenin kimseye benzemediğini
İnsanların tamamının boktan ve çamurdan yapıldığına yine boktan bir yılı geride bırakırken 30lu yaşlarımın sonunda karar verdim.
Sadece değerlimiz, kıymetlimiz, zat-ı muhterem, payitahtın tek sahibi, güzel yüzlümüz, canımız kanımız olan bu güzel gözlü sarrafımız, kalbimizin anahtarı, gözümüzün nuru, etimizin kanımızın son damlası hariç..
Kat-i sürette ve katiyen ve asla
O hariç..
Nefesimi alacaksa alan şans, bizlere hangi dünyada görünürse kabulümüz.
Bekler, yaşar, zevkle ölürüz.
Dirilir yine bekleriz.
Bizler bu dünyada yürüyen ölüler olarak yaşamayı Sultanımıza hak biliriz.
Yaradanına yaradanımıza aşkla..