Popüler Yayınlar

29 Kasım 2017 Çarşamba

Saç
















Şehir efsanelerinin aksine,
Saçlarının her zaman incileri vardı.
Hüznüydü Beyoğlu'nun..Manidar, hissiyatlı ve tutkulu sanrılar.
Senin dilinin sivriliğine zıt,
Ve çemberinde ekvatorun
Ekseriyetle..Kırıcı, dönüş, kayboluş.

Zarif dünya,
Gidilecek yolumuz çok.
İpeksi kıvrıklığında saçlarının.
Yolumuz, çıkamadıklarımız.
Bugün..Gün bugün..Anonslar dünyanın 4bir yanında.
Ürkek dalgalandı sanki gidemediğimiz her bir deniz kenarı. Hissettirdi.
Kasırganın gözüydü tam da üzerimizdeki kötülük,
Rasyonel miyiz? Neoliberal mi? anlamadığımız yaşlardan bize kaldı.
En derin , En şeffaf
Gökyüzünden yere inmeye kullandığımız o buluttan yapılmış saçların.
Bize-Anlamlandıramadığımız-Gözü-Yaşlı ve Yaşlı Kadından-Miras-Kaldı.




3 Kasım 2017 Cuma

Av Mevsimi















Ölüm gibi bir şeydi.
Ne yar'a, ne yaren'e, ne nazen'e yaradı.
Nar suyu kıvamında bir şeydi.
Hali vakti yerindeydi ama duman gibiydi.
Varı yoğu belirsizlikler içerisinde bir silüet.
Uzun uzun mektuplara gerek duymazdı,
Her canlı gibi boşluğa sayısız küfür savururdu,
Olanlar oldu, O da gitti.

Ölüm gibi bir şeydi.
Bir gidişini gördüm, bir de doğumunu duydum.
Büyümesine, serpilmesine, gülüşüne şahit olamadım.
Güzel ağzının kenarından akan 2 gram mandalina suyuna şahit oldum ama.

Av mevsimiydi sanıyorum.
Balıklar avlanıyordu hatıratlarda.
Soğuklar iyiden iyiye kötüydü. Fazlaca ayaz.
Hep battaniye hasreti çektik, Geçti mi? Hayır.

Normal insanlar gibi sevemedik.
Gidişinden eser yok.
Çocuğu olmuş diyorlar.
Desinler, güzeldir evlat.
Cepte umutlar vardı.
Şimdi çeşnigir sofrasında fotoğraflar, el dokuması resimler.

Ne denir ki..
"Balalayka" tam bir zirzop çalgısı.
Ve "nar'ın" tadı tıpkı "narin" gibi.
Ölüm ise son nokta değil, 4 harftir.
Reçel kavanozunun üzerindeki desenli örtü ise her daim bizi eskilere götürür.
Bunlar bir şairin asla vazgeçemediği 4 yapraklı yoncasıdır.
Sen kendini merak etme, sen köklerisin, benim köklerim.

Yağmur mevsimi geldi. Av mevsimiydi sanıyorum.
Topraktan çıkan her canlıya acımadan ateş eden Tanrıların arasında kalmıştık yine.
Çamura karışan her bir fert, bir eşeyli,eşeysiz, sporla, spermle üremenin sonucuydu.
Hepsi aşktandı.
Hepimizi aşkla yaradan Tanrı, bizi aşkla öldürmüştü.







19 Ekim 2017 Perşembe

Oğlun, kızın olduğunda sen de unutursun-2

Ne denirdi ki,
(Yolda olmak yetmedi yol oldum,
Put sanıp kırdılar beni.)

Leblebi tozu oldum.
Ya damardan aldılar, ya cigarasına koydular.
Un ufak ettiler..
Kıtaları birleştiren oldum.
Beni dünyanın 7 noktasına savurdular.
Kaça bölündük, O hangisini sevdi bilemedim.
Bileni de zaten cennete almadılar.

Önüm,arkam,sağım,solum sobe.
Nara atan gençliği bölüştüm seksek ve yakartop cemiyetinde.
Nar, güzel koktu her salınıp gezinen kızın cumhuriyetinde
Dönüşüm sağlanamadı galaksi ekseriyetinde ve sobe.

İçine her boşaldığımda sen bana bir çocuk verdin.
Ben o çocuk oldum. Cihangirde akşam ezanında eve koştum, koşturuldum.
Tokatı mercimek çorbasının yanında yedim,
Tabağın dibini de yakapaça ve şakamaka ucuz sıyırdım.

Dertlerin ekildiği anadolu toprağında buğday oldum.
Başak tarlalarından sürdüler beni.
Kimine ekmek kimine hediye oldum.
Paket yapıp süslediler,
Ben en çok yarım kalan hikayelere üzüldüm.

Pakistanla Hindistan arasındaki Veziristan oldum,
Kafiristansın dediler.
Kök boyalarla yüzümü ellerimi boyadım,
Taptılar, sonra put sanıp tekrar tekrar kırdılar beni.

Toparlanamadım, Filken fiil oldum,
Kaplumbağa kabuğuna sığıstırıldım.
Ben yine de en çok yarım kalan hikayelere üzüldüm.
Oğlun, kızın olduğunda sen de unutursun dediler.
Unutmadım.







Oğlun, kızın olduğunda sen de unutursun.

"Neleri unuttuk da bunu unutmayız vesselam" dedi fil ve devam etti.













Sırtım kadar kalbur bu yaşamak,
Çoğala çoğala azalıyor içimde bir nüfus.
Yabancısı oldum düştüğüm ırakların;
Toprağımdan kovulduğumdan beri
Ekemedim bu derdi hiçbir yere..

Üzerime yedi kat kabuk çektim de
Şarka attığım derdim yine de buz bağlamadı.
İçimde;
Babamın işten dönüşleri,
Sancılı ağrılar,
Annesine koşan bir tayın ayak incinmişliği var.

Yaşamak hırkası bol gelen çocuk, koş dur sokaklarda
Korkma, yara evini buldu artık.

Tüm taşlar yerini buldu sandım,
Kalbini çekince üzerimde buldum bir gece
Kondu sessizliğini.
Köy türküleri bıraktım ardımda,
Dudağı gökdelen nedir bilmeyen söylesin.
Biraz kerpiç, biraz nar kokusu bıraktım ardımda.

Cenge düştüm,
Duası eksik ağızlar vardı önümde.
Kınından büyüktü kılıçları
Ömürümden çok onuruma sapladılar.
Kaçamadım,
Vuruldum,vuruldum..
Vuruldukça bir alışkanlık oldu kaybetmek, anlamadım.

Yolda olmak yetmedi yol oldum,
Put sanıp kırdılar beni.



21 Eylül 2017 Perşembe

Dans.




















Yapraklarımın arasında üç çiçek açmış Ruhum yüzlerini renklerime boyamış birer birer Ondan önce kaç gemi kalkmış, bilen yok.. Çiçekler dönmüş yüzlerini siyaha birer birer Küsmek zamanı değil bu Bu su hala duru Bu gök hala mavi Ve bu ten hala sıcakken Ben döne döne dans etmeliyim Bu gece ay bize gülümserken İnadına raks etmeliyim Sevsem de vazgeçmeliyim artık (Kimse sevip de vazgeçmek zorunda kalmasın...)
(Alıntıdır)

15 Eylül 2017 Cuma

Gökkuş..












Uçmasan da olur uçmağ.!
Oturup bakmak da var boş fincanına..
Zaman - kabul, zamansız oldu. taymlıs..timeless yada.
Olur olur gel beklerim. Ne zaman beklemedik.
Beklenmedik zaman. İçimiz köhnedi ahşap gibi.
Fıçı meşeden de güzel, senden olsa makbul olurdu.
Olmadı demek istemeyiz, biz neler istedik de olmadı.
Şey, ne dicem..Kısa kesmek lazım. Zaman yok.
Beşbin yıl geçti görüşemedik.
Doğalgaz borusuna asılı anahtar.
Ne zaman gelsen kokun, viski kokusuna karışmış bulacaksın, emin ol
Emin olma ya da..Emin olduğumuz herşey emin olmadığımızdır. .bizim.bizim.
Şaka yapmıyorum. Gülme.
Ne zaman gelsen anahtarı al gir eve.
Sorma, konuşma, deme, söyleme.
Söylenecek neyimiz var ki.
Kavga ederiz ağzımızı açmayalım.
Dudaklarımızı ayırabiliriz ama, öpüşmek güzel şey.
Ulan diyo musun sen de? saatlerce nasıl öpüşebilir insan.
Burnumuzdaki mukoza yoğunluğu ve nefessizliğe rağmen.
Pişirilmiş çamurduk eskiden.
Şimdi çamuru yakan çakmak taşı.  Barni Moloztaş gibi.
Üstelik üzerimizde "tadilat var" da yazmıyor.
Bizim üzerimiz de bir çapuk, bir hırka.
Neye ihtiyaç, arabasız da gideriz.
Beyaz arabaları hala sevmem bu arada..
Belki denk geliriz evde.
Bilirsin koltuktan kalkmam.
Ne ise..Öpüyorum, viski, S.O.S, Elhamdulillah.


12 Eylül 2017 Salı

Olsundu.















Olsundu,
Sen sabahları yanımda uyanmasan da,
Ağrılar beni yataktan aşağı itelerdi.
Sızı sırtımdaki, ve iç organlarımdaki dalgalanma..Yokluğundan mı kanserden mi bilinmez elbet.
Sızı bu. Yokluğun varoluşa inat gitmesi. Dümdüz ve tepetaklak.
Uçuruma, yokluğa ve hiç.
Hayat mı? Hiç yaşanmadı ki.
Biz..O da olamadık.
Bi sikim yok.
Gidin.
Biz gittik, ölünmüyor.

Neydi..Hikayeler yazılsa da, yaşanmayabilirdi.
Ya da yazılmasa da yaşanırdı..
Hatırlamıyorum. Viski..S.O.S

4 Eylül 2017 Pazartesi

İhtiyarlık Zamanesi.

Sen doğrusunu yapıyorsun çocuk,
Velet denmesine kulak asma,
Kulağından asılsan da, kul ağsası ile gömülsen de,
Huzursuz ve şükransız olma..
Nazik, mesafeli, mesnafi ve kentubi olmayı dene.
De! Ne denecekse, son söz boynuna yapılan dövmen olsun.
Ol! Sanmadıklarınla, bilmediklerini ayırt et.
Öğren ve git buradan,
Ne ilk gidişin ve son gelişin. Son teyyare hep geç gelir.
Büyüdün artık 40 yıllık yolculuğun yeni başlıyor.
Haydi doldur erzakını, çıkınını sen taşı, o seni kamışlarıyla sarmalamadan.
Boynuna saracağın tek şey bir çift ufacık kol olsun.
Kime ihtiyaç var, olanlar gitti görmez misin.
İhtiyatla,
İhtiyarladın.
Şimdi yanma vaktidir.
Çekilin ateşin huzurundan. Gün bize geldi. Gün ışığıyla.
Suyu aramaktayız.
                                                        Su, su..Sus. Elhamdulillah.

30 Mayıs 2017 Salı

Fil ile çocuğun hikayesi













Beyazı suçladılar..
Halbuki gelinlik olmak da, perde kesilmesini de istemedi canından.
Beyazın canı benim dişimde, fildişinde gösterişliydi bir tek.
Ama en fazla papatyaya yakışırdı, papatyalar da senin başına..
Saçların da aslında en güzel göğsüme yaslandığında asildi.

Bilimsel olarak kanıtlanmasa da kalp atışlarım Sovyet füzelerinden hızlıydı.
Hızlandı, hızlandı ve durdu kalp.
Meteordaki ateşi sadece havada görüntülendi.
Kayıtlara bir oradaki sivilceli çocuk, bir de zabıt tutan polis memuru geçirdi.

Deli dediler halbuki delireli çok olmuştu.
Gönlüm patlamıştı kafam yerine, her devrimde..her baharda..
Coşmuştum.
Holiganlığa merak salmıştım, çocuk işte dediler.
Büyümüştüm ben..Aslan parçası kadar olmuştum.
Cüce dediler bu sefer.
Kısa değildim üstelik en az eşşek sıpası kadardım.
Kararındaydım herşeyin.
Seninle yaşamak kararındaydım.
Karardım gül bahçelerindeki insektisit yapraklarındaki bitler yüzünden
Bunu da kayıtlara geçtiler.

Irkçılık yapıyorsunuz dedim, marksist dediler.
Yediğim sillelerin hesabını tutmadılar, onu da ben tuttum.
Kaç kilo çeker bir yalnızlık, kaç okka tükenir yazarken.
Çok bir fikrim yok aslında hadiseler hakkında, o yüzden erkenden uyudum.

Değişik bir düğümle uyandım.
Kendimi kucakladım.
Duş almadım bugün ama küvette oturdum.
Aynada kendimle karşılaştım, her sabahki gibi değil..
Bugün..Günlerden bugündü, diğerlerinden farklıydı.
Kendimi aynada görmeyeli çok olmuş olabilirdi.
Hatırlamadım.
Ben zaten kötü olan hiçbir şeyi hatırlamam.
Hatırlarsam kahrolurum, sürünürüm, saçlarımı yolarım ama evi kirletmem.
Kendim temizliyorum, zoruma gidiyor bazen.
Herkesin annesi var, bana nah.

Asansörde yine dans ettim, baş sabit, bacaklar hafif kırık.
Ellerime baktım, yine koyacak bir yer bulamadım,
Avuçlarım terledi, en son cebime soktum.
Desteye dokunmak iyi geldi, nereden baksan 1 saat sonra biterdi, muhtaç hissetmedim .
Cebimden çektim elimi, fazla afilli yürümek beni utandırır.
Mesela senin yüzüne bakamam. Gerçi o hatalarımdan.
Ama normalde de öpesim gelir, gülesim gelir, bir his kesin gelir.

Ben bunların dakikanın altmışta birinde düşünürken,
Akşam bileklerimi keseceğim aklıma geldi,
Aklım başıma bir türlü gelmedi, daha önce karşılıksız sevdiler birbirlerini.
Viski almayı unutmuşum, getiren olur mu ki acep..Hatır soran olmadı ki..
Cesur ol oğlum dedim.
Yaşaman zararsa, yaşama dedim.
Kadeh kaldırdım, YAŞAMA..!!

İçim buruk, seninle yaşamak isterdim,
Ben aslında teyyarenin arkasına asılıp uçmak da isterdim.
Ya da uçurtmanın ipine dolanıp, aslında uçan balon da olurdu, kafam karıştı..

Ben zamana önem veririm, mesela saniyeler..Önem veririm.
Seninleyken fütursuzca kullanmak isteyişimi sayma.
Dünya bir tuvaletse, bunun gideri eminim ki ülkemizdir.

Nerede kalmıştık, bileklerim..
Avuçlarım terledi diye hatırlıyorum.
Hep kadınlar mı kesecek saçlarını.?
Pinhan gibi paslı makasın merhametine bıraktım saçlarımı, un ufak ettim.
O ses ürkütücü değildi nasıl olsa.
Saçların canı var mıydı? Acıyor muydu hatırlamıyorum.
Ben zaten kötü olan hiçbir şeyi hatırlamam.
Hatırlarsam kahrolurum, sürünürüm, saçlarımı yolarım.
Yoldum...Yoruldum da bunu yaparken.

Kan görmeyi sevmiyorum ama biyoloji dersinde rahatsız etmezdi.
Yine de alyuvarlar, akyuvarlar protein mi taşıyordu emin değilim.

Bugün içmeyeceğim. Sarhoşken herkes herşeyi yapabilir. Sen de ilk öyle öpmedin mi zaten.
Çok cesurca bir intihar. bence..
Saygı duyulması gerekmez mi yaşanacak güzel günler olasılıkken,
Kesin sonuçla bitirenlere.
Fazladan annemin mezarında cugara tüttürebilirim.
Bu ben de aynı etkiyi yaratabiliyor.
Gerçi sofu yanımla düşündüğümde acımın tarifi yok
Evrimsel bağlamdaysa bu çok olağan.

Bu arada beyis diye bir kelime vardı,
Belki beis.
Hatırlamıyorum. altmış saniye çarpı beş kadar vaktim kaldı.
Dramatikleştirmeye ziyan yok.
Ben gayet iyiyim.
Sadece kan görmeyi sevmiyorum, seni seviyorum ama..

Demir tadı var kanda. Bıçakla alakalı olabilir mi?
Bunu hiç düşünmemiştim.
Ben aslında hataları yaparken değil, yapmadan önce de değil, hep sonradan düşünmüşümdür.
Bir Atatürk gibi ileri görüşlü olmamı beklememiştin ama onun kadar kararlı olmamı beklemiş olabilirsin.
Ağız tadını bozmak istemem.
Hayatına renk katacaktım güya..
Siyahı verdim gökkuşağı diye.
Yine de beyazı suçladılar.

Biraz üşüdüm. çok değil.
Kendimi esmer sanardım, basbayağı beyaz mermer gibiyim.
Kırkikilik hassa kumaşı nedir bilmezsin sen, biyerlerde görmüştüm ben de.
Neyzen sana emanet, mamasını değiştirme, yemez.
Oysa sen hiç nazlı değildin.

İki dünyada sevgime karşılık geleceğini söylerdi alimler.
İlk kez sözümü tutuyorum
Allahaısmarladık.







21 Mart 2017 Salı

Olsun.














Bir dıkım nefesimiz ormanı söndürürdü sandım.
İçimiz dışımıza çıktığında ne ağaç ne bulut gördüm.
Gerçi sen de yoktun, varoluşçulara inat, olmadın.
Olsundu..
Olmasa da olurdu,
Hikayeler yazılmasa da yaşanırdı.

G.

8 Mart 2017 Çarşamba

Kısır Döngünün Başrolü..











Selam sevgilim! Yine ben.
Ve yine doğum günü kısırdöngüsünde sıradan bir gün.
Yaş ileri doğru artıyor,
Azalması makbul olurdu.
Neyse ki dünyanın yaradılışında bir rolüm olmadı.
Küçük piyeslerde görünmüşlüğüm var ama..
Doğumlarda, felaket ve ölümlerde..
En çok da kalp kırıklarındayız.

Kalbi kırılan her bireyi tanımasam da;
Kiminin incilerini, kiminin başak tanelerini yerden sessizce topladığına şahidim.
Ben ise taze buğday tanelerini dökmeden kurutup içinde saklayanlardanım.
En azından öyleydim. Sanırım.

Hüzünlü şarkılar dinliyorum bu aralar, aslında hep..
Aslolan; böyle karılmış benim hamurum
Bizden, senden, aynı teknede..

Açıklayamamak en büyük teferruatım.
Açılamıyorsun, halbuki hem aç hem açıkta kalmış çıplak ayaklarımız..
Gözümüzden kaçmış, hayat sana konsantre.
Keşke diyorum..
Türkçem çok iyi olsaydı da bu özlem iki kitaba sığmasaydı..
Tıptan bile anlasaydım,
Anlasam..Anlamıyorum..
Kokuna duyarlılık, reaksiyonlar, iç organların yer değişimi hakkında fikir beyan edemiyorum
Hep içimde acele eden insan trafiği gizli.

Kısacası keşke diyorum,
Üzerimdeki battaniye sen koksa..
Kitapların, kitaplığımda olsa..
Artık / artık ya da eksik olmadan,  
Tek bir hayatı yaşasak,
Yaşlansak,
Çoğalsak, birlikte büyüsek,
Büyütecek çiçeklerimiz, çocuklarımız, hayvanlarımız ve hikayelerimiz ile..

Keşke diyorum kısacası.
Türkçem çok iyi olsaydı da
Seni yazabilseydim.

Gökoğuz..

23 Şubat 2017 Perşembe

Müzeyyen










Hayallerime masturbasyon yapmak istemiyorum artık,
Ne kafi düşünceler, ne cepteki umutlar heba oluyor.
Beynimizin uyuşmasıyla sadece bir şarap şişesine düşüyoruz.
Şubat ayındaki tek eksik gün gibi yalnızız
Yanlış adam olamayız ama. Alışık olsak da.
Biz sıradan yalnızlıkları ;
ceketinin iç cebinde cigarasının yanına monte etmiş delikanlılarız.

Camın önündeki kediye müzeyyen adını koydum bugün.
Benden sana sevgi taşısın her gün,
Başka bir görev de vermedim, sarsaklayacak bir zat'a benzemiyor zaten.
Camı açtığımda gözlerini kısmasıyla selamını da alıyorum üstelik.
Bahar kokusu, papatya kokusu birşeyler içimden ılıkça akıyor.
Hani annemizin küçükken içirdiği süt kıvamında, Ilık işte.

Saatlerimi artık kurmuyorum, tıraş olmayı da bıraktım.
Düzensizliğime düzen getirmiştin. Bizim gibi adamın neyineyse, teh..
Odamın kapısının çalınması, en huzursuz eden kabusum oldu.
Kabus demişken, görmüyorum artık..Uyumuyorum ki. Uyanığım seninle.
Senin gözlerin açıkken, ruhum nasıl yer değiştirsin.

Geçen gece biraz sancım vardı.
Aklıma başkasına gülümseme ihtimalin geldi, hepsi buydu.
Ama kelebeklerle doldurduğun midemden,
Avuçlarımdaki öpüşüne kadar olan herbir yan..Yandı..
Öyle sandım en azından..Aslolan - kusmuşum.

Velasıl kelam. Özlem diz boyu.
Boynuma kadar boka batmamı saymıyorum.
Belki yeteri kadar ağlanmadığındandır.
Hele gel de saçlarını aynanın karşısında tarayarak seni bir kez izleyeyim.

Misket oynayan,
Denizde taş sektiren çocuğun bu kadar üzülmesi hayra alamet değil,
Bu arada Bakkal Hayri efendiye olan borçları da kapattım. Şükür.

Bıraktığın yerde, Müzeyyenden selam bekliyorum.
Bil, duy, gör ama unut yazdıklarımı.
Ruhumuz 1.
Mutlu kal.

Gökoğuz.




7 Ocak 2017 Cumartesi

Kıyl-ü kal


Bana erken ölme dedi,
Bilmez gibi ansızlığı..
ve kedimi de alıp gitti Müzeyyen.