Popüler Yayınlar

28 Ağustos 2014 Perşembe

Antihijyenik ( 'J' harfi ile)..

Antihijyenik hayatlara sahibiz artık.( J harfi ile) Aldığım pisiklet namı diğer velosipet bile antibakteriyel. Selpaklarımız kremlerimiz sabunlarımız var bizim, Islak mendillerimiz var her sevişmeden sonra, kadının üzerine bulaşan öpüşler, ter ve erlik suyunu temizlemek için. Ya da adamın üzerine bulaşan çocuğuna hayat vermek üzere kayganlaşan sıvılar..Sevişmeliyiz..seviyoruz çünkü birbirimizi. Bu kalp, bu beden nasıl ayrı kalabilir ki, 3 dk nasıl dayanabilir temas etmeden sevdiğine. Tam karşındayken. O an anlayamayız belki eski zamane aşklarını..Cephelerden 4 yıl boyunca beklenen mektuplardaki sabrı..Ama çay bardağından alınan bir küçük yudumdan sonra anlarım ben o sabrı, o anlayışı, o vakurluğu, bilmem ne olan herşeyi. Dünya döner, kafalar döner, semazenler döner durur da anlaşılmaz bu yeni nesilin anlamlandıramadıkları. Beklenemeyen 3 dakika en uzun zamanlarımızdır ya hani. Tenlerin ruhların tek olması heyecanını 1 saat sonra kaybeder, insanlar ıslak mendillere koşar, sevdiğinden tiksinmişcesine. Bitmiştir her giden şey gibi heyecanı. Bilmem kaç milyar yıllık dünyadaki boşluğa karışmıştır inleme sesleri, sevgi sözcükleri, ruhunun en pes sesinden çıkan ney seslerinin yaydıkları hisler. Dişlerini fırçalamayı bekler diğeri, duş almanı bekler, antibakteriyel bir tek olmak ister.  Sen hastalıklı olursun o an, kabullenirsin sevdiğin insanın kokusunu bir anlık içine çekebilmek için. He ya tamam hayatım dersin. İstemem ben böyle bi hayat, yok olan duyular, duygular, manalar. Anahtarım var benim. Motorum var iyi kötü. İstediğim yere giderim. Anı olmasını istemediğim her görüntüyle giderim. Kasırgaya yön verebilecek kadar güçlü olan ney'imin sesiyle yok olur, ben de bilmem kaç milyar yıllık dünyanın boşluğunda bir gün çömlek olmak için bekleyen toprağa karışırım. Harmanlanırım, ham olurum, yok olurum. Ama söylenirim yine kendi kendime. Geçmiyo amına koyduğumun dünyasında, bi sikim geçmiyo. Hepimiz hamız aşk ile yanarız. Unutma genç, her insan ölecek yaşta.

29 Temmuz 2014 Salı

Sen ne güzel bi adamsın ya.

Aslında sancılı bir rüya..bir bakmıssın arkana köpekler kovalıyor beni..sende elini uzatmışsın döndürüyorsun beni..üflüyorsun nefesini içime evet evet tam şuraya..kasırga gibi değil içinde aşk var ,hasret var!Dönüyorsun sende eteklerin uçuşuyor mevleviler gibi..Aşk mı bu hasret mi?Tanrı gülümsüyor sana..sessizce üfledikçe o da yanıyor,parçalara bölünmüş kullarının her bir hücresinde..Yeniden onda buluyoruz;huzuru,hasreti bitmiş leylalar mecnunlar hep onda..zaman geçiyor sen yanıyorsun ben tükenmişim.acılı bir gülümseme..dudak kenarlarında kan var,kan lezzetlidir bilir misin?öylesine sevdimki yaratılanları kollarımda hep bir çizik izi..sende öylemisin kahraman al döndür beni..ister üfle ister sus!Annemin verdiği badem şekerleri gibi erit beni ister hasretinle ister ateşinle..bekliyorum bekliyorum..aşığın maşuğa kavuştuğu günü..kıyameti!

Tüm haklarım, bana hakkı geçen herkeste saklıdır. 

5 Mayıs 2014 Pazartesi

..Gitmeye niyetlenen çocuğun yolculuğu..

..Manifesto ile başlar büyük kararlar. Aniden deyiverirsin hadi gidelim diye. Bakar güzel gözleriyle, gülümsemesiyle. Anlarsın o bakışları. Gelir, gelmez, niyetlenir, vazgeçer..kaybolur, yüreğinde ve ağzında bıraktığı tatla..Sema yapanlar, semazenler,semahzenler.. kanatları yanana kadar dönerler, ararlar sanki kasırganın tam ortasında gibi dönerek..Gizemi,manayı bir bedende ararlar..Neyzenin her nefesinde soluğun incecik bedeninden huuu sesiyle dünyaya yayılması gibi ararlar. Yolculuk burda başlar.

28 Nisan 2014 Pazartesi

Geceler Dişidir.

..
Hadi uyuyalım sonra bir bakmışssın, ver elini İzmir..Ya da s***** et. Ben ukrayna-rusya krizini araştıradurayım. Sen uyu, uyan..Ama uyandığında yine ver elini İzmir.

7 Nisan 2014 Pazartesi

Olmadı, olmaz.

Baktım göğe masmavi, bastığım yer hâki 
Gördüğüm diyar çok, görmediğimse gani gani 
Nefes alıp veren bu can da çaresiz kalınca 
Özlemim büyük, yolum uzun, ben de bir karınca 
Yanan gönül akan suda, o yolun en sonunda 
Dostum bende solur, eğer dostum benle kalırsa 
Dostun senle yaşar, dostun eğer senle ölürse 
Bir çiçek olup açar belki tekrardan doğunca 
Her açan senin gülün, hergünse benim günüm 
Gözyaşı insan külüyse, her yakan insan sözü 
Kıvılcım sözün özüyse, ayrılık yakar gözü 
Tek gören gönül gözüyse, kelamım gönül sözüm 
Yalnızlıktan galip çıkmaktır irfan hiç olmadan 
İrfan çıktığın her seferden dönmek hasret ekmeden 
Ektiysen de ders almaktır hasret filizlenmeden 
Ekmediysen gönül almaktır seferin bitmeden.





15 Mart 2014 Cumartesi

Gebergahda sıradan bir gün.

(İki nokta) Bazen Ölür..Bazen Ölemezsin..
Bazen Bütün Koşulllar Uygunken Bile Ölemezsin..
Bazen Kendinden Uzaklaşmak İster İnsan..
Bazen Gidersin Sırf Dönebilmek için..
Bazen Bazen Bazen...Yaşıyoruz Bazen !!

(Hadi Şile'ye gidelim, kendi evimizi de kurarız.)

23 Şubat 2014 Pazar

BIUTIFUL



Hayranı olduğum filmi tekrardan izledim. Çocukken farkına varamadıklarımızın büyüdükçe resmin de büyümesi anlamına geldiğini yeni anladım. Adam idrarından kan gelmesi, çanta işi yapması, çalıştırdığı Çinlilere kendince iyilik yapmaya çalışması, çocuklarına kızması, onlara sarılması, iyi bir baba olmaya çalışması. Kendimi izlemiş gibi oldum yine. Sevdiğim tema, ölüm teması. Sonunda ölmesi. Soğuk bi yere göçmesi. Hayat iyi kötü bir şekilde gidecek, sevdiklerimiz yanımızda olacak, zamanı geldikçe hepsi gidecek, ya diğer dünyaya ya başka mekanlara. Enerjileri yanımızda hep kalacak. Kokuları hep kalacak. Her ney sesi duyduğumuzda anımsatacak, hüzünletecek. 2006'daki çocukca yapılan tatillerdeki çocuk yüzleri gidecek, oturmuş kırlaşmış saçlarında emekleri, yüzüne yansıyan duyguları birer birer tek kelime etmeden anlatabilecek bize. Hepimiz hamız aşk ile yanarız peki ya sonra?  Ölüm tabiki korkutmaz, gerçek sevgiliye bilinmeyene yolculuk, ama ya sevdiklerinin korkması, işte bu üzüntümüz olur. Anacığım ne eder oralarda diye endişeler, cevapsız sorular, şartsız Yaradana güven. İçinden çıkılmadığında dünya sırt çantasını alıp insan özüne dönmek istemez mi? İlkel hayata dönüp huzurla diğer dünyaya göçmeyi beklemek, daha az insanı hayatına alıp, başkaları hakkında daha endişesiz bencilce yaşamayı. Hem o zaman daha kıymetli olmaz mı zorluklarla elde ettiğin Su, kendi yetiştirdiğin hazırladığın tavuk, hazırladığın ve pişmesini beklediğin ekmek. Besmele çekmeden yenen pizzadan, tavukçudan aldığın hazır pişmiş tavuktan, bakkaldan aldığın bayatlamayan süper lezzetli ekmekten daha kıymetli olmaz mı yaşamın? Kendi yaptığın şarap, ağaçtan oyduğun kadehte daha aşka ulaştırmaz mı seni? Sevgiliye bir adım daha..Ölümün olduğu yerde daha ciddi ne olabilir ki..Daha iyi hatırlanmak. Öylesine yaşamamış olmak. http://www.youtube.com/watch?v=W9_t0lIDXOw Şu videodaki adamlar gibi birilerinin ruhuna işlemek, akşama kadar masa başında insanların ayağını kaydırmaktan daha öte değil mi? Düşünmek yetmez, yapmalı..Ne zaman? Ne zaman kahraman isterse..O ne zaman kırlaşmış saçlarını bu anlamsız şehirlerde değil de, küçücük barakamızda göstermek isterse..Kokusuyla şükretmemi sağlarsa tekrar..