Popüler Yayınlar

25 Kasım 2019 Pazartesi

Anadolu Halk Edebiyatı

Ben bir sevdaydım yüreğim maden Zifiri karanlığım,lakin bana yanabilmek bahşedilmiştir be muhterem Falancasının oğluyum,ZONGULDAKLIYIM,zaten önemi yok, Artık bana derler kömür tadında yanamayan kara matem Saçlarımsa bir fındık ağacı,
Eskiden kraldım sarsıldıkça döküldüm ve düştü tacım, Bıçakla aşk kazındı göğsüme 
Köklerim GiRESUN a kiracı, Bitlerimi temizleyen annem öldü.
Kelim,
Yitti inancim. Alnımsa kırışmış bir çay tarlası Sevdiğimin adı buluttu,kızımızın adıysa yağmur damlası RiZELiYiM,patlayıp kızımı kirletti çernobil kazası Ben de ilk isteyene verdim,çok guzeldi,azdı başlık parası Şakaklarımdaki sinirin mührü Karadeniz,haksızlığa karşı çatık,
O yüzden alttan almayi çok beceremeyiz, Lakin kurnazın oyununa geldik,nereye gitti benim emeğim? Patronun çarkı kırık,kimseye gösteremeyiz Ben bir aşktım,ANGARA ise sağ gözümün bebesi Misket şarabımın mezesi, gücenme Ömer Hayyam'dır dedesi Lakin bir kere bulaştı gözüme siyasetin lekesi, Artık tek gördüğüm halktan saklanan yolsuzluk fezlekesi, Tatlı bir EGE şivesi duyar sağ kulağım, Baharım güneşimdir,üzüm bağinda uçar gelinimin duvağı Biraz iZMiRLiYiM biraz DENiZLi,kirvemdir Kazdağı Lakin gelinimin çığlığıyla yırtıldı kulak zarım Sağ yanağım dile geldi.'' ne olursan ol gel''dedi. Gelmediler, bir Yunus geldi,''kim olmuş ki gelsin''dedi Aşka semah dönerken kurudu neyi konuşturan dilim, KONYALIYIM ,bir güvercin kondu yanağima  ''BENi ÖLDÜR '' dedi. AKDENiZ sağ yanıma değen cemre, Yaşamayı severdi içimde gülümseyerek uçuşan her zerre, Şimdi ziyaretime gelin,sahil kumuyla yapılan kabre Çünkü ufku olan o koca deniz artık bir katre. Ben hep bir aşktım,sol gözüm Pir Sultan Abdal Dost dedim astılar,en-el hak dedim ama yaktilar Madimak'ta SiVASLIYIM,ellerinde meşale ile gözümün akını akıtanlar, Sağ gözümün üstüne köşk kurmuş,her yemeğe çatal batırmakta. Sol kulağim bağlamanın sesine hayran, Kırklarin kapısından ''CESARET'' diye fısıldar şah-ı merdan, Duzgin baba DERSiM diye bağırır,gülümser ERZiNCAN, Ama bağlamanin teli kopmuş,sürülmüş her bir can Sol yanağımı DiCLE öptü  Kendimi Pariste hissettim,gel bir de içine dal dedi on gözlü köprü, DiYERBEKiRliyim zindanımda işkenceyle yakıldı türkü, Hevsel kadar yeşildi sakalım,kökünden devlet söktü Ben bir aşktım sol yanim doğu,sol yanim mezopotamya MARDiN de SÜRYANiYiM,pamuk kokusuyum TOROS dağlarinda, Biraz ERMENiYiM,biraz KIRMANÇİyim biraz da ZAZA Ben bir ölümsüzüm,lakin iktidar hırsıyla öldürüldügüm yazar.

Onur Dursun-Anadolu

15 Ekim 2019 Salı

KAYIP ARANIYOR














Bu sabah yine kurşunlanarak uyandırıldım.
Beklenmedik bir şekilde olmadı, bekliyordum.
Biraz gergin bir keman sesiyle olsaydı daha hoş olabilirdi.
Delik deşik olsam da ölmeme gibi bir huyum var benim.

Doğudayken tüm arkadaşlarımı bir bir kaybettim,
İşimi kaybettim,
Annemi kaybettim,
Akrabalarımı kaybettim,
Her olayda daha fazla arkadaşımı kaybettim,
Kendimi defalarca kaybettim,
İçimdeki de karnındaki de..Çocuğu kaybettim.
Tutkumu, inancımı, yeteneklerimi de hepsinden sonra kaybettim.
Kimse istemez kaybeden tarafı sanırım,
Ben o tarafta doğuruldum, kalbimin bir kısmını o zaman kaybettim.
Ben yarım olarak dünyaya gelip, birden fazla insana bürünüp gençliğimi kaybettim.
Kaybederken hepsini tek tek kaydettim.
"Tekrar tekrar kaybeder mi insan"diyerek çıkıştım.
Ağzımdan çıkanları da o an kaybettim.

Her gün ve her ay hayat döngüsünden asla şaşmıyor,
Berbat kelimesinin anlamını yitirip havada kaldığı o anları bilmez çocuk.
Dönüyor dönüyor ve tekrar başa sarıyor.
Kainattaki herşeyin sürekli hareket etmesi doğal.
Ama kasetin hep takılması biraz şey sanki. Berbat.
"Vaktidir yaşamanın, yaşamak güzeldir" diye mottoların çıktığı dönemde,
Bu kelimelere haiz olma yitimi de kaybettim.
Yanımda olmayan herkesin güzel anılarında varım sanıyordum ya,
Ben o anıları da kaybettim.
Bir harf yazmanın günah ve yasak olduğu dünyamızda..
Yazmadan, konuşmadan, bakmadan, görmeden ve kokusunu duymadan yaşanır diyenler var.
Benim tarafım sessizlik.
Benim yerim doğurulduğum yer.
Benim gülüşüm, tanrının gökkuşağı.
Diyenlerin, duyanların olmadığı o alan.
Oradayım. Saklanıyorum.
Bekliyorum.
Şimdilik Allaha ısmarladık.


20 Haziran 2019 Perşembe

Sadeleş















Burnumu kırdılar
Güvenimi kırdılar
Kalbimi kırdılar
Gururumu kırdılar
Telefonumu bile kırdılar.
Zincirlerimi kıramadılar.

Bağlı olduğum kendim ve kendimden geçen sihirli kısacık zincir.
Gözlerimdeki kan çanaklarında öfkeden, güvensizlik ve korkudan başka bir şey şimdilik yok.
Olamazdı da.
İnsanım ben, sade vatandaş.
İyi bir baba ve annenin sevebileceği bir oğul.

Tutkumu çaldılar,
Özgüvenimi çaldılar,
İnancımı çaldılar,
Arkadaşlığımı çaldılar,
İyi bir koca olmamı bile çaldılar.
Güzel bir baba olabileceğim gerçeğinin yanına bile yaklaşamadılar ama.

Kalbimdeki elli bin sinir hücresinin hepsine bağlı olan evlatlarım.
Yüzümdeki her mimikte  koruyamama, sahip çıkamama ve uzun süre yaşayamama korkusu.
Her saniyesinde yitirdiklerimi yerden yere vurup çoğaltan herkesin umursamazlığı.
Oldu bunlar, hepsi oldu.
Ağlayamadım bile.
Nasıl ağlanacağını bilmezdim bu zamana kadar
Ağlamaklı olmak diye bir deyim var doğduğum yerde.
Ağlamaklı oldum.
O hissimi yeşerten güruh,  kuru ağaca bir yudum su vermedi.
Ve ileride gölgesinde sığınacağımız dalımız da hiç olmadı.

İyi bir baba ve annenin sevebileceği bir oğul olabilirdim.
Ben aslında iyi bir baba da olabilirdim.
Babam gibi bir baba..
Mizacımız ve mizahımız uymadı.
O sadeydi, ben sadece.
O gülmezdi ben kahkaha atamazdım.
Ben ondan 30 yıl önce öldüm
O benle birlikte.
Kıranlar, çalanlar hala hayatta.
Ne denir ki baba.
"Kadınlar hüzünlü prenses olmayı bırakıp, bilge kadın olmalı"

Müzik : https://www.youtube.com/watch?v=RQYBXyTeh_0

Sevgiler, Gökoğuz.



27 Mayıs 2019 Pazartesi

Üzgüntü.













Soldum,
Soluyorum,
Soluk soluğa yaşanan çetin savaşlardan çıkıyorum,
Terzinin gömleğimin kolunu kesmesi gibi yarım kalıyorum.
Dikiyorum iç organlarım görünmesin yakından.
Yakandan kursağını kıskanıyorum, yutkunmak ne de mahrem şey.
Yakıyorum midemi eksantrik içkilerle ve büyüyorum
Ne yürüyor ne usanıyorum, nefesim avuç kadar kalmış, bilmem nasıl
Fasulyenin karyola altı pamuklarda yeşermesi gibi karartı

Bendeniz, Ben deniz
Ben gökyüzü, ben bulut, ben balık, ben çamur, ben tuz...soluyorum.
Söküyorum her bir notu kitapların arasından,
Sövüyorum adım adım.

Dergahın yolunu hatırlamayacak kadar renksizim.
Takat, takva, nefes, yeme, içme, düşkünlük..
Hepsi ziyan oldu. Ziyan ettim,
Kendim düştüm, ağlaya ağlaya soldum.
Toprağa verilen ilk can suyunu bilmezsin.
Güneşin gerdandan akan ılıklığı ısıtmasını da,
Söylenirken susmak tercihim.
.
Kes berber saçlarımı, yoksa yolacağım her bir teli..terimde da varsın.
Budandıkça coşmalı tüm canlılar..
Aşkın cazibesine kapıldığım şu doğa üstü hayattan kes beni.
Şu hayattaki tek bağımız yeşil reçeteler olsun, kısa kes.
Deli desinler demesine de, deli değilim ki.
Bendeniz, Ben Deniz.
Sizi bilmem ama
Sizi bilirim.
Ben-sizi ve bensizi iyi bilirim.